Türkiye'nin Siyaset Sahnesi│Siyaset Gündem

İnşaatçı İktidar

İnşaatçı İktidar

Milletimiz o kadar cahil, o kadar kör, o kadar vurdumduymaz ki AKP iktidarınca yapılan her faaliyetin yararlı olduğunu sanıyorlar. Oysa ki hem vatana hem millete verilen zararın farkında bile değiller.

Yıllar önce bir TOKİ muhabbetidir başladı ve hala sürüyor. Milletimiz de sanıyor ki AKP iktidarı bizim için ev hizmetinde bulundu, çok az paralara ev sahibi olacağız.

En başta anlaşılması zor olmayan bir konu; evlerin satış fiyatları normalin çokta altında değil, ödeme imkanları ise milleti ev aldırmaya müsait gibi gösterilip gelecek dönemde milleti borçlandırmaya yöneliktir. Millet borçlandıkça hükumete dolayısıyla AKP iktidarına borçlanmış oluyor. Borçlanan milletimiz aldıkları ev kredisini ödemekte zorlanırken, alınan peşinatlar AKP ve yandaşları arasında paylaşılan bir pasta misali. Bunu bir çok AKP sempatizanı kabullenmez çünkü bu iktidar onlara yağdırdıkça çıkarları doğrultusunda milletin zararı için uğraşıyorlar. Sempatizanlar ancak pasta kırıntılarından bir tanecik alabilirken bunu çıkar sayıp vatana millete ihanet hareketinde bulunuyorlar.

Millette sanıyor ki bunlar bizi ev sahibi yapıyor. Ama gelecekte, uzun vadede ne kadar borç batağına saplandıklarını maalesef çok çok sonra anlıyorlar. AKP iktidarı sanki Türkiye’yi yönetmekten aciz gibi inşaat firması olma eylemlerini sürdürüyor. Bir hükumetin bu denli davranışı sadece ve sadece milleti soymak içindir ve bunu nedense Milletimiz görmemektedir. En büyük ispatı ise yakın zamanda yaşanan ayakkabı kutuları olayı olsa gerek. Artık bundan sonra da “bizi soymuyorlar, kazıklamıyorlar, faydamız için çalışıyorlar” dememelerini beklerken bu milletin sempatizan kesimi bu gibi talihsiz ve alçakça bir olayda dahi yalakalık yaptıkları iktidarlarına toz kondurmuyorlar.

Milletimizin aklını karıştıran, onları düşünceleriyle zehirleyen, fikirlerini ve çıkarları doğrultusunda davranışlarının sebeplerini “saf milletimize” empoze eden bu “sempatizan koyun sürüsü” sayesinde ülkemiz soyulmuş, dışa bağımlılığı artmış, fakirlemiş ve cahilleştirilmiştir. Maalesef bunu göremeyen benim cahil, saf, düşünemeyen, sempatizan koyunların yanında onların b.klarının rolünü üstlenen milletim köle olmaya mahkum bırakılmıştır.

Saman altından akan sular artık nehir olmuşken, milletim bunları görmemek için at gözlüklerinden sıyrılıp tüm duyu organlarını kaybetmiştir. Malumunuz koyunun b.ku olmak bunu gerektirir. (Bir çoğu milletimize hakaret ediyorsun diyecekse de bir düşünsünler bu millet bunları haketmedi mi? Biz iyiyi, doğruyu göstermeye çalıştıkça bu deccallerin peşindeki koyunların b.ku olmayı seçenlere başka ne diyebilirim? Ben ne edebiyat uzmanıyım, ne tarih profesörü ne de siyasetçiyim. Ne janjanlı laflar söyleyebilir, ne objektifliğimi ispat edebilir ne de yalan konuşabilirim.) Ve milletim nedense ezilmeye, köle olmaya, fakirleşmeye, yaşamamaya alıştırılmıştır. Bu dikte edilenler içinde bir tekine bile başkaldırmamıştır. Bir zamanlar dünyayı titreten Türkler şimdilerde bi kaç sütü bozuktan korkar olmuştur. Elbette ki vardır cephede göğsünün kurşuna siper edenlerin yürekli torunları. Ama bizi öyle bir dağıtmışlar, öyle bir uzaklaştırmışlardır ki ne tanırız birbirimizi yolda izde, ne de bulabiliriz birleşip tekrar dünyayı titretmek için.

Toki’ye dönecek olursak nasıldır bakış açınız bunu bilemem. Ben “biz biliriz, her şeyi biliriz, ancak biz biliriz” gibi sözler söyleyip Yüce Allah’a şirklik eden AKP Genel Başkanı, Başbakan değilim çünkü. Dedim ya, milletimiz Toki’yi ev almak için açılan bir market sanıyor. Ama Toki binalarının yapısından, alım satımda dönen oyunlardan, verilen ihalelerde yapılan yolsuzluklardan haberleri yok. Bu iktidar düşünce bakacağız gelenler bunların hesabını sorarken; Rabia diye kalkan dört parmak, apo için özgürlük isteyen kansızlar, Receb’e “g.tünün gılıyık” diyen teyzeler, kefen giyip karşılayan yalakalar nerelerde olacak ve ne diyebilecekler. Bu millet iktidarın yaptıklarını en erken 10 yıl sonra tam olarak anlayacak. Anladıklarında ise iş işten geçmiş olacak. Ne toprak kalacak elde, ne para kalacak ceplerinde, ne de değerleri…

Üstad’ın Türk Milleti için bir dörtlüğü vardır hiç unutmam, der ki;

Türk Milleti asildir(?)
Her lafı kaldırmaz!
İbne! dersin kızar da,
S.kersin aldırmaz!

Bunların ki bir Toki hikayesi

Toki, ihaleleri skandallarla dolu bunu çoğu zaman medya ele geçmeden veya ele geçirilemeyen medyadan duyduk. Bunlar ihaleye fesat karıştırıp bu milletin rızkını yiyenler ve “sözde Müslüman” olanlar. Binaları ne depreme dayanıklı ne de tam olarak inşaat anlayışına yatkın. Ucuz yoldan yapılan ve millete kakalanan adı bina olan bu yapılar resmen ölüm tuzağı. Bir gün için Toki’nin yaptırdığı binaların birinde dayımla beraber temizlik işine gittik. Temizlik işin adı, iş aslında daire içerisindeki molozları temizlemek. Yani sulu sabunlu parlatmak değil, çünkü onu yapanlar reklamlarla hallediyor bu işi. Velhasıl dayımla girdik bir daireye başladık molozları temizlemeye ama inanın hayatımda öyle “ucube bir yapı” görmedim. Çünkü bina, daire içinde yürürken sallanıyor. Tabi ki yalpalayarak değil ama titreşimler gayet hissettirici. Temizlik yaparken de tabi ki binayı, daireleri gözden geçirdim. Temizlediğimiz daire 8 yada 9. katta, geniş fakat oldukça hassas, bırakın depremi yanından bir kamyon geçse göçecek gibi. Dairenin odalarında gördüğüm manzara ise vasat. Alt köşeler çatlamış ve parmak girecek kadar açıklıklar oluşmuş. Malzemeler kalitesiz. Sadece camlar pvc ve iyi bir marka çünkü onlar en görünür yerler. Bir bina bu kadar mı huzursuz eder insanı, evet beni oldukça huzursuz etti. Dairenin içinde her an göçecek korkusu ile durmak strese yol açtı bende. Dayımla da izlenimlerimi paylaşıyorum bu arada dayım daha çok anlıyor inşaat işinden ve çok kötü olduğunu söylemeden edemiyor.

İş bitti eve döndük bizimkilerle de paylaştık tabi gördüklerimizi, şaşırdılar. Bizse bunları gördüğümüz için şaşkınlığımız daha da büyüktü. Geçip giden günler sonrasında bir sürü ihale yolsuzluğu konuşuldu. Anladım ki bu Toki dedikleri kurum Başbakan denilen şahısla müşterek. Çünkü görünenler okları bu yöne çeviriyor.

Düşünün, bir ihale yapılıyor fahiş fiyatla Toki bir yapı işine giriyor. Verilen ihalede ki fiyat aslında harcanandan kat kat fazla. Durum böyle olunca devletin kasasından ödenen bu para dolayısıyla vatandaşın cebinden çıkıyor. Milletimiz bunu bilmiyor ama devlet=millet demektir. Milletimiz olmadan devletimiz var olamaz. Hal böyleyken milletimiz soyuluyor ve farkına bile varmıyor. Bunlar eşeği boyuyor ama millete sattıkları eşeğin kuyruğu, vatandaşsa her nedense eşeğin tamamını geri alıyoruz sanıyor. Oysa eşekte milletin, boya da boyaya verilen parada.

Ah devletim, ah milletim vah milletim, siz eşek oldukça sırtınıza hep sünger yüklediler. Siz akıllıyım sanıp tuz gibi erir bu sünger diye yattınız suya ama olmadı. Sünger suyu çektikçe yükünüz hep ağırlaştı. Yazık size, yazık sizin için can verip bu vatanı kurtaranlara.