Görünenin Ardındaki Görünmeyenler
Görünenin Ardındaki Görünmeyenler
Dönem, Mütareke Dönemi’nin aynısı. Yapılanlar o zamanın kopyası.
Zamanında Osmanlı’yı yok etmek isteyen zihniyet, yapı adına her ne derlerse desinler, tekrar sahnede ve tekrar iş başında ipleri ele almış durumda.
Osmanlı’yı bu topraklara layık görmeyip yok etmek isteyenler emellerini tam olarak gerçekleştirememiştir. Çünkü 1918′de başlayan bu dönem (Mondros Antlaşmasının İmzalanması 30 Kasım 1918) Türkleri Anadolu’dan atma emelini gerçekleştirmek için atılan en büyük adımdır. Lakin hesaba katmadıkları, daha önce başarıları ile Osmanlı Ordusu’nda adını duyuran subaylar şimdilerde komutanlık vazifelerini üstlenmiş ve vatan-millet diye bir işe girişmişlerdi.
Bu Osmanlı subaylarını, zamanın aydınlarını, gazetecilerini ve bir çok zatı Bekirağa Bölüğü’ne attıran Saray, artık hangi boyunduruk altına gireceğini tartışmaya başlamıştır. Bir şekilde Saray içerisinde kurtuluş isteyen yetkililerce dışarı çıkarılan Kemal Paşa, istenilen Kurtuluş harekatını başlatmış ve Devlet-i Osmaniye’nin Anadolu topraklarını düşman işgalinden silah arkadaşları ve Türk Milleti ile kurtarmıştır. Çetin süren savaşlar ve verilen mücadelelerde bir çok atamız şehit düşmüş, niceleri gazi olmuş, vefakar ninelerimiz, analarımız, ablalarımız ise bu mücadelede hep onlara destek olmuştur.
Bu döneme dönecek olursak; geçmişte yapılanların aynılarını günümüzde de görmek mümkün.
Akil İnsanlar; 2013 yılının 31 Martında kurulan milli iradeye karşı ve düşünce olarak milli iradeyi çökertme niyetiyle kurulan bölgesel heyetlerdi. Mütareke Döneminde Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından kurulan Heyet-i Nasiha da aynı amaçlar doğrultusunda ve aynı yapıda kurulmuş heyetlerdi.
Yandaş Basın; Günümüz medyasında AKP iktidarının lehine yayınlar sürdüren medyayı ele alırsak, Mütareke Döneminde de aynı tür basını görmek mümkündür. Tabi o zamanlar medya değildi, çünkü TV yayını yapan kanallar yoktu. Fakat yine de halkı yönlendiren zamanın gazeteleri, basın ordusu halinde Saray yanlısı tavır takınıyor, Kurtuluş Mücadelesini vatana ihanet olarak niteleyip lanse ediyorlardı. Bugün ise Milli İrade sahibi kişilerin direnişleri vatana ihanet olarak lanse ediliyor. Basına etki eden, yargıyı himayesi altına almak isteyen Başbakan ve yandaşları bugünün Türkiye’sine olduğundan beri karşı duran bir zihniyete sahiptirler. Bu sebeple ülkenin ve milletin, birlik ve bütünlüğüne zarar verme gayesiyle kolları sıvamış durumdalar.
Saray Yönetimi; Vakti zamanın Saray diye adlandırılan yönetim zihniyeti ile bugünkü zihniyetin karşılaştırmasını yapalım. Zamanın Padişah’ı Sultan Vahdettin, bugünkü Abdullah Gül ile eşdeğer pozisyonda ve yaptıkları da aynı doğrultuda. Hükumetin kuklası pozisyonu olarak adlandırmak sanırım yanlış olmaz.
Hükumet; Vakti zamanın hükumeti yöneten en etkin isim, emperyalist olan ve emperyalist güçlere karşı vatanı-milleti peşkeş çeken Sadrazam Damat Ferit Paşa ise bugün yine eşdeğer pozisyona sahip ve aynı özellikleri taşıyan Başbakan Erdoğan ile aynı pozisyondadır.
Millet; Vakti zamanın milleti de ikiye bölünmüş halde idi fakat 1.Dünya Savaşı’ndaki o Osmanlı ruhunu yitirmeyenler vatanın ve milletin geleceği için uğraşmaya devam ediyorlardı. Bu nedenle Kurtuluş Mücadelesi halktan beklediği desteği görerek Osmanlı’nın parçalanan topraklarının bir kısmını (güçlerinin yettiği kadar) geri alıp sınırlarını çizebilmek için en etkili güç olmuştur. Bugün ise hala Türk olanlar (kalanlar) Osmanlı ruhuyla, Kurtuluş ruhuyla, İttihat ruhuyla yani Türk ruhuyla vatanın ve milletin geleceği için direnişler göstermişler fakat bugünün hükumetin tarafından kimisi öldürülmüş, kimisi zarar görmüş ve direnişin gazileri olmuş, kimilerine ise en alçakça hakaretlerden biri olarak vatan düşmanlığı yakıştırılmıştır. Geride kalanları da hükumet bu sözüyle öldürmüştür. Tıpkı o zamanın Saray yönetimi ve yandaşlarının yaptıkları gibi.
Her konu, her yapılanın ardında görünmeyenler (gösterilmeyenler) vardır. Fakat bunları görebilmek için kafanızdaki örümcek ağlarını temizleyip, o temiz kafanızla pencerenin çerçevesinden değil dışarıya çıkıp bakmasını, baktığınızı da görmesini bilmeniz yeterlidir.
